Çok zor beğenen biri olan korku filmlerine karşı ayrı bir merakım var ve son zamanlardaki Türk korku filmleri oldukça dikkatimi çekmeye başladı. Fakat üzülerek belirtmem gerekiyor ki yaptığımız korku filmlerinde konudan daha çok görselliğe fazla önem vermeye başladık. Son çıkan türk korku filmlerine baktığımda her zaman makyajın oyunculuk ve hikayeden daha ön planda olduğunu görebiliriz.


Dabbe serisi başlı başına bir makyaj harikası ve bunun üzerine odaklanmış bir seri. Cin Kuyusu, Azap, Vesvese gibi filmlerde sürekli görselliğe dayalı bir film imajı görüyoruz. Durum böyle olunca korkmak daha zor oluyor ve o yüzden yönetmenler korkutmak için böyle makyaj mucizelerini anlık bir hareket ile ekrana yansıtıyorlar ve bu ani tepki korkuya neden oluyor. Bunun dışında konu ile izleyenlerin tüylerini  ürpertmeleri pek görünen bir şey değil.


Hollywood korku öğesi olarak dini motifleri çok fazla kullanıyor. Japonlar ise daha çok günlük yaşantımızdaki alışıla gelmişleri farklı bir açıdan bakarak korku öğesine dönüştürüyor. Türk kültürüne baktığımızda ise her ikisini de bolca bulmam mümkün. Kültürümüzde cin, karabasan vs gibi çok fazla korku öğesi bulunuyor. Son zamanlarda da yönetmenler bunları sıkça kullanıyor ama hikayeye odaklanmak yerine görselliğe odaklandıkları için içerik çok zayıf kalıyor.


Türk korku filmleri kötü demiyorum ve son zamanlarda inanılmaz bir gelişim içinde ama artık makyajdan daha çok hikayeye ve senaryoya odaklanmak gerek. Benim gibi kolay kolay korkmayan insanlar için makyaj ile korku oluşturmak zamanla komediye de dönebiliyor çünkü.

Ters Yüz

Genel olarak güzel bir animasyon filmi. Güzel bir mesaj veriyor, karakterler sevimli, öğretici de yanı var fakat bir animasyon filminde olması gereken komedi ne yazık ki Ters Yüz filminde yok.

Filmde genç bir kızın beyninde yaşananlar farklı bir şekilde ele alınmış. Filme göre beynimizde tüm duyguların bir karakteri var ve bu karakterler bizi yönlendiriyor. Diyelim ki neşeli kontrol başında, o zaman mutlu oluyoruz, kızgın bir anda kızıp kontrolü aldığında biz de kızıyoruz. Buna göre kontrol kulesinde karakterler o insanı yönetmeye çalışıyor ve tüm anılar saklanıyor.

Filmin ana karakteri neşeli sürekli kontrolü elinde tutuyor ama mutsuz işleri bozmaya başlıyor. Bir gün neşeli ile kapışırken ikisi de kontrol kulesinden düşüyor ve genç kızımız bir kişilik değişimine uğruyor. Neşeli ve mutsuz bir yolunu bulup tekrar kontrol kulesine ulaşmaya çalışıyor fakat bu zaman dilimi çok yıkıcı geçiyor. Sonunda neşeli mutluluk kadar mutsuzluğunda gerekli olduğunu anlıyor ve işleri çözüyor.

Jurassic World Geliyor...

Eminim benim gibi birçoğunuzun hayatında Jurassic Park’ın ayrı bir yeri vardır. Ben dinozorları o film sayesinde tanımış ve sevmiştim. Dahası sinemayı sevmemi sağlayan da o filmdi. Gerçek olmayan şeylerin sadece hayal gücü ile sadece sinemada yaratılabileceğini o zaman anlamıştım. Dahası herkese hayal gücünün sınırlamasının olmadığını açık açık göstermişti. Şimdi aradan yıllar geçti ve yıllar sonra Jurassic Park bu kez son zamanlarda moda olan eğlence dünyalarına atıfta bulunarak Jurassic World olarak yeniden sinemaseverler ile buluşuyor.

Filmin başrolünde bu kez Chris Pratt yer alıyor. Onu zaten Galaksinin Koruyucuları filminden hatırlıyoruz. Son zamanlarda Hollywood’da oldukça aranan bir isim ve aslında tip olarak da ilk filmin kahramanı Sam Neill’e oldukça benziyor. Zaten onun dışında filmde pek tanınan isim yok ama belki Vincent DOnofrio’yu sayabiliriz.

Herkes gibi ben de filmin fragmanını izledim ve filmi heyecanla bekliyorum. Görünen o ki insanoğlu bu kez kendi dinozorunu da yaratmış, hem de baya zeki olanını. Tabi böyle olunca bu dinozor da parkta ortalığı birbirine katıyor. Filmin ana karakteri Owen da dinozorlar ile bir şekilde bağ kurmuş gibi görünüyor ve bu devasa ileri zekalı dinozor ile yine bağ kurduğu dinozorları kullanarak savaşacak gibi görünüyor. Baya ilgi çekici...

Kingsman: Gizli Servis

Fragmanına kanıp da izlediğim ve hayal kırıklığına uğradığım filmler arasında Kingsman Gizli Servis filmi ile birlikte bir yenisi daha eklendi. Aslında oyuncu kadrosunu görünce çok daha iyi bir film bekliyorsunuz. Colin Firth ve Samuel Jackson’un yer alması bir filmi iyi yapmaya yeter fakat bu ikili de filmi kurtarmaya pek yetmemiş.

Film gizli bir servisi anlatıyor fakat bildiğimiz gizli servislerden farklı. Ajan hata yapınca öğrencisi onun hayatını kurtarıyor fakat bunu yaparken ölüyor. Ajanda minnettarlığını göstermek için ufak oğluna bir kolye veriyor ve ona tek bir iyilik şansı veriyor. Yıllar geçiyor ve çocuk büyüyor. Başını belaya sokunca da kolye aklına geliyor ve iyilik istiyor. Ajan da onu kurtarıyor ve kendi ekibine katılması için davet ediyor. Bu arada da yeni bir suç örgütü ile uğraşmak zorunda kalıyor. Çocuk eğitimine devam ederken ajanda yeni örgütün peşinden gidiyor fakat işler pek umduğu gibi gitmiyor ve hayatını kaybediyor. Bunun üzerine çocuk intikam almak ve dünyayı kurtarmak için başa geçiyor.

Fragmanı izlediyseniz aslında filmi de izlemişsiniz demektir. Aksiyon sahneleri biraz daha uzun ama hepsi hemen hemen birbirinin aynısı. Bunun dışında ise film sıkıcı bir hale bürünüyor. Sonunu tahmin etmekte pek zor değil ama filmin en sonundaki terbiyesizlik aşırıya kaçmış. İngilizler genelde centilmen olurdu ve filmde de bunu vurgulamış fakat en sonundakinin pek terbiye ile alakası da yok.

Olur Olur

Güldür Güldür Show son zamanların en iyi komedi programlarından bir tanesi ve gerçekten küfür kullanmadan karakterler vasıtası ile izleyenleri oldukça güldürüyorlar. Ekibin en saygın isimlerinden biri olan Alper Kul da bir filme imza atında insan ister istemez küfürsüz komedi filmleri listesine bir film daha eklenmesini bekliyordu. Fakat filmin tanıtımında bile yatak muhabbeti yaptıklarında filmin diğerlerinden pek farklı olmadığı anlaşıldı.

Filmin konusu aslında çok saçma ve basit. Ünlü olmayı kullanıp gişe yapmayı amaçlamış bir film diyebiliriz. Bir kısa aşık saf bir adam ve ona da aşık en yakın arkadaş. Adam tabi yanındaki görmüyor ve diğer kızı etkilemeye çalışıyor. Bu sırada bir hayat koçu ile anlaşıyor ve komik işler yapıyor. Tabi sonra da yakınındaki aşkı görüyor.

Hikaye bundan ibaret ve yapılan işler ise çok saçma. Özellikle aranan kadın hesaplaması kadınlara karşı çok büyük bir hakaretti. Böyle birilerinin nasıl böyle bir işe imza attığını anlamak zor.

Filmin en ilginç yanı ise hayat koçunun kullandığı iğrenç ata sözleri. Bu sözleri kim yazdı bilmiyorum ama bazıları gerçekten mide bulandırıcıydı. Film sayesinde bir kez daha televizyonda gördüğümüz her şeyin yalan olduğu gerçek olanın para olduğunu anlamış olduk.