Deadpool


Son zamanlarda izlediğim en saçma filmlerden bir tanesiydi Deadpool. Karakteri Wolverine serisinden hatırlayacaksınız. Wolverine’in geçmişini anlatan filmde yine Ryan Reynolds’un canlandırdığı kılıçlı çok konuşan bir karakter vardı. İşte Deadpool o karakter ve oradan yola çıkarak yeni bir süper kahraman filmi olarak vizyona sokuldu. Bunu yaparken de Demir Adam’daki ukala karakteri bir üst seviyeye çıkartmışlar ve aksiyondan daha çok komedi filmi yapmışlar.

Zaten serseri olan eski bir özel kuvvet birimi askeri ölümcül hastalığa yakalanınca bir deneyde yer almayı kabul ediyor. Deney sonrası hızlı iyileşebilme yeteneği kazanıyor ama görüntü olarak yaratığa benziyor. Bunun üzerine deneyi yapanları bulup eski haline gelmeye çalışıyor.

Filmde bir de iki adet x-men karakteri eklenmiş. Zaten filmde de bunun dalgası geçiliyor. Bunun dışında karşıdaki kötü adamların çok güçlü olmaları dışında bir yetenekleri yok. İşin komik yanı deadpool ile yolda karşılaştıklarında hemen yenilen adam daha sonra deadpool’un canına okuyabiliyor. Bu da senaryonun ne kadar uyumsuz olduğunun bir kanıtı.

Koskoca aksiyon filminde iki sahne var. Biri ilk baştaki otoban sahnesi, diğeri de en sonrada klasik büyük kapışma sahnesi. Komedi dozu oldukça yüksek ama bunu yaparken de filmden çıkmaları saçma.
Çok zor beğenen biri olan korku filmlerine karşı ayrı bir merakım var ve son zamanlardaki Türk korku filmleri oldukça dikkatimi çekmeye başladı. Fakat üzülerek belirtmem gerekiyor ki yaptığımız korku filmlerinde konudan daha çok görselliğe fazla önem vermeye başladık. Son çıkan türk korku filmlerine baktığımda her zaman makyajın oyunculuk ve hikayeden daha ön planda olduğunu görebiliriz.


Dabbe serisi başlı başına bir makyaj harikası ve bunun üzerine odaklanmış bir seri. Cin Kuyusu, Azap, Vesvese gibi filmlerde sürekli görselliğe dayalı bir film imajı görüyoruz. Durum böyle olunca korkmak daha zor oluyor ve o yüzden yönetmenler korkutmak için böyle makyaj mucizelerini anlık bir hareket ile ekrana yansıtıyorlar ve bu ani tepki korkuya neden oluyor. Bunun dışında konu ile izleyenlerin tüylerini  ürpertmeleri pek görünen bir şey değil.


Hollywood korku öğesi olarak dini motifleri çok fazla kullanıyor. Japonlar ise daha çok günlük yaşantımızdaki alışıla gelmişleri farklı bir açıdan bakarak korku öğesine dönüştürüyor. Türk kültürüne baktığımızda ise her ikisini de bolca bulmam mümkün. Kültürümüzde cin, karabasan vs gibi çok fazla korku öğesi bulunuyor. Son zamanlarda da yönetmenler bunları sıkça kullanıyor ama hikayeye odaklanmak yerine görselliğe odaklandıkları için içerik çok zayıf kalıyor.


Türk korku filmleri kötü demiyorum ve son zamanlarda inanılmaz bir gelişim içinde ama artık makyajdan daha çok hikayeye ve senaryoya odaklanmak gerek. Benim gibi kolay kolay korkmayan insanlar için makyaj ile korku oluşturmak zamanla komediye de dönebiliyor çünkü.